11 dakika okuyuş

Voynich El Yazmasının Gizemi

Voynich El Yazmasının Gizemi

Her şey, 1912 yılında İtalya’da, Roma’da başladı.

O yıl, Wilfrid Michael Voynich, Collegio Romano Cizvit okulunun eski kitap koleksiyonundan birkaç eser satın alır. Bunlar arasında, tarihte iz bırakacak, bilinmeyen bir dilde yazılmış gizemli bir el yazması vardır. O zamandan beri bu el yazması, yoğun tartışmalara ve çeşitli spekülasyonlara konu oldu, bilimsel araştırmalara yol açtı. Neydi bu el yazmasını olağanüstü kılan? Ayrıca, Voynich kimdi? Yanıtlaması daha kolay olan ikinci sorudan başlayalım...

Michal Habdank-Wojnicz, o zamanlar Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan Litvanya'da, Polonyalı-Litvanyalı soylu bir ailenin çocuğu olarak 1865 yılında dünyaya gelmişti. Gençlik yıllarında Varşova, St. Petersburg ve Moskova üniversitelerinde hukuk ve kimya okumuştu. Aynı dönemde Polonya milliyetçi hareketine ilgi duymaya başladı ve sosyal devrimci Proletarya Partisi'ne katıldı. Bu faaliyetinden dolayı Litvanya’da Çar polisi tarafından tutuklandı ve 1886 yılında, beş yıllık Sibirya sürgününe gönderilerek cezalandırıldı. Ancak 1890'da Sibirya’dan kaçarak önce Moğolistan ve Çin'e sığındı, beş ay sonra Hamburg'a ulaştı. Orada, bazı kişisel eşyasını İngiltere'ye geçiş karşılığında takas etti ve ekim 1890'da Londra'ya vardı.

Burada her ne kadar Rusya karşıtı Stepniak entelektüel hareketine katılsa da, zamanla siyasi mücadeleyi bıraktı. Fazla geçmeden müstakbel eşi yazar Ethel Boole ile tanıştı, Londra’nın seçkin sosyetesine girmeyi başardı, ender kitap ticareti sektörüne adım attı. Soho mahallesinde dükkân açtı ve kısa zamanda sahaflık işinde ün kazandı. Kıta Avrupası’na yaptığı düzenli geziler sayesinde çok sayıda eski el yazması toplayabildi. 1902 yılında Ethel ile evlendi, iki yıl sonra İngiliz vatandaşı oldu ve bu vesileyle Wilfred Michael ön ismini aldı, soy ismini de Voynich olarak yazmaya başladı.

Devrimci Voynich, bir iş insanına dönüşmüştü: yüksek kâr marjı sağlayan nadir kitap ticaretine odaklanarak, hatırı sayılır bir servet oluşturdu. Yaklaşık aynı dönemde Collegio Romano koleksiyonunun bir kısmının Vatikan’a satıldığından haberdar oldu ve bu çerçevede yürütülen gizli müzakerelere bir şekilde dahil olmayı başardı. Tam dokuz yıl süren bir pazarlık süreci sonunda Voynich, ünlü koleksiyondan birkaç parça satın alabildi. Bu parçalar arasında, yukarıda bahsettiğimiz ve tarihe Voynich el yazması olarak damgasını vuracak el yazması kitap vardı. İlk sorumuza geri dönelim: Bu eseri olağanüstü kılan neydi?

Voynich el yazması

El yazması, sonradan eklenmiş bir kapak içerisinde bir araya tutturulmuş 234 ‘vellum’ sayfasından oluşuyordu (uzmanlar eksik sayfalar olduğunu, orijinal dokümanın aslında 272 safyadan oluşmuş olabileceğini düşünüyorlar). Bir başlığı ve tarihi olmayan, yazarı meçhul, tüy kalemle bilinmeyen bir dilde sayfa sayfa yazılmış metin, bitkilerin, yıldızların ve çok sayıda çıplak kadının canlı renklerle çizilmiş resimleriyle bezenmişti. Resimlere dayanarak, kitabı kabaca altı bölüme ayırmak mümkündü: botanik, astroloji, kozmoloji, biyoloji, eczacılık ve tarifler bölümleri.

Eserin yaklaşık üçte birini oluşturan botanik sayfalarında, günümüzde bilinmeyen 113 farklı bitki ve ot türlerinin ayrıntılı çizimleri yapılmıştı. Astroloji ve kozmoloji sayfalarında detaylı gök haritaları, Zodyak sembolleri, güneşler, aylar ve yıldızlardan oluşan çizimlerin yanı sıra dokuz kozmolojik madalyon yer alıyordu. Dördüncü bölüm, birbirine bağlı bir borular sisteminden akan yeşil sıvı havuzlarında veya kovalarda yıkanan, bazılarının karınları şişmiş, çıplak kadın çizimleri içermekteydi. Bir sonraki eczacılık bölümü, Orta Çağ Avrupası’nda geleneksel olarak kullanılan kavanozlar ya da kaplar içinde 100'den fazla, çeşit çeşit şifalı bitki çizimi içeriyordu. El yazmasının resimsiz son kısmı, çeşitli tarifler/reçetelerden derlendiği tahmin edilen satırlardan oluşuyordu.

Voynich, şaşkındı: Ne anlamı vardı bu akıl çelen karalamaların, gerçeklikle bağı kurulamayan bu son derece güzel fakat acayip resimlerin? Nerede, ne zaman ve kim tarafından yaratılmış olabilirdi bu esrarlı el yazması?

250 yıllık bir mektup

Voynich, el yazmasını edindikten sonra, beklenmedik bir keşif daha yaptı: kitabın kapağı içerisine yerleştirilmiş bir mektup buldu! El yazmasının menşei hakkındaki sır perdesi aralanacak mıydı?

Mektup 1665 yılında Bohemyalı doktor ve Prag Üniversitesi rektörü Jan Marek Marci (1595-1667) tarafından yazılmış olup, dönemin ünlü Cizvit Alman bilgini Athanasius Kircher'e (1602-1680) gönderilmişti. Eski Mısır dilinin hiyeroglif yazısını deşifre etmekle uğraşmış olmakla, günümüz tabiriyle bir kriptocu olarak nam salmıştı Kircher. Mektupta Marci, ekte gönderdiği şifreli el yazmasının merhum bir arkadaşı tarafından kendine bırakıldığını belirttikten sonra, metni sadece Kircher'in çözebileceğine inandığını ifade etmenin yanında, adına doktor Raphael dediği bir kişiden aldığı şu iki bilgiyi eklemişti: Birincisi, el yazmasının bir zamanlar, onu satın almak için 600 düka altını gibi büyük bir meblağ ödeyen Kutsal Roma İmparatoru, Macaristan ve Bohemya Kralı II. Rudolf’a (1552–1612) ait olduğu; diğeriyse, el yazmasının 13. yüzyıl İngiliz Fransisken rahibi Roger Bacon tarafından yazılmış olduğu bilgisiydi. Bu mektup, 1990'lı yılların sonlarına dek, Voynich el yazmasının erken tarihine dair ipucu veren yegâne belge olmuştur: el yazması ilk önce 17. yüzyılda Bohemya’da II. Rudolf’un ve sonrasında Kircher’in, ölümüne dek bir öğretim üyesi olduğu Cizvit Collegio Romano’nun koleksiyonunda yer almıştı. Ancak 17. yüzyıldan önce ve sonra kimlerin elinde bulunmuştu bu el yazması, ayrıca Bohemya’dan Roma’ya nasıl intikal etmişti? Bununla birlikte, yazarının Roger Bacon olduğu bilgisi ne kadar güvenilirdi?

El yazmasının yolculuğu

1990’ların sonundan bu yana yapılan bir dizi keşif ve incelemeler sayesinde bu soruların bazılarına yanıt getirilebildi. El yazması, farklı güzergâhlar üzerinden, dönem dönem el değiştirmişti. Bu uzun ve dolambaçlı hikâyeyi detayına inmeden özetleyelim:

Bir eski kitap meraklısı olan İmparator II. Rudolf, el yazmasını meçhul bir tarihte edinmiş ve onu bir süre sonra, el üstünde tuttuğu eczacısı ve saray kimyageri Jakub Hořčický'e hediye etmişti (2010 yılına doğru yapılan morötesi ışınlaması sonucu, kitabın ilk sayfasının altında Hořčický’nin imzalı ismi görüntülendi). Hořčický'nin 1622 yılında ölümü ardından el yazması, Prag Adliyesi’nde memurluk yapan, antika koleksiyoncusu Georgius Barschius adında bir kişiye geçmiş, ancak bunun tam olarak nasıl gerçekleştiği netlik kazanmış değil. Barschius’un—daha sonra Marci’nin de yapacağı gibi—el yazmasından kopyaladığı bazı sayfaları çözmesi için 12 Nisan 1639 tarihinde Kircher’e yolladığı mektup ortaya çıktı. Şöyle demişti Barschius: “Kodekste çok sayıda bulunan bitki çizimlerinden ve çeşitli resimlerden, yıldızlardan ve kimyasal sembolizm görünümündeki diğer şeylerden yola çıkarak tüm metnin, ruhların kurtuluşu dışında insan ırkı için en faydalı öğrenme dalı olan tıp ile ilgili olduğunu tahmin ediyorum.” 1662 yılında vefat eden Barshius, kitap koleysiyonunu ve el yazmasını dostu Marci'ye bırakmıştı. Böylece 1665 yılına dek Prag’da bulunan el yazması, Marci’nin onu Kircher'e göndermesiyle Roma’ya ulaşmıştı. Kircher’in Roma’da, Collegio Romano dinî okulunda çalıştığını belirtmiştik. Dolayısıyla el yazmasının yaklaşık 250 yıl sonra, Collegio Romano koleksiyonuna ait bazı eserlerin Vatikan kütüphanesine satışı vesilesiyle tekrar su yüzüne çıkması şaşırtıcı değil.

El yazmasını yüksek bir kâr marjıyla satmayı planlamıştı Voynich. Gelgelelim istediği fiyatı verecek alıcıyı bir türlü bulamadı ve 1930 yılında vefat edince el yazması, eşi Ethel’e miras kaldı. El yazması Ethel'in 1960 yılında ölümüne dek bir banka kasasında muhafaza edildi; ardından, Voynichlerin bir mirasçısı tarafından Avusturyalı Hans Peter Kraus adında bir kitap tüccarına yaklaşık $25’000 karşılığı satıldı. Kraus, yedi yıl boyunca el yazmasını yüksek bir fiyattan pazarlamaya çalıştı ($160’000 gibi bir para istiyordu), ancak başarısız kaldı. 1969 yılına gelindiğinde, umudunu kesti Kraus ve el yazmasını Yale Üniversitesi Beinecke Nadir Kitap ve El Yazmaları Kütüphanesi'ne bağışladı. Günümüzde Voynich el yazması bu kütüphanede muhafaza edilmektedir. Yale Üniversitesi Yayınları’nın el yazmasının bir tıpkıbasımını yayımladığını belirtelim (The Voynich Manuscript, Yale University Press, 2016).

Ancak bazı temel sorulara henüz cevap vermiş değiliz: II. Rudolf el yazmasını ne zaman ve kimden edinmişti, yazarın rahip Roger Bacon olduğu bilgisi doğru muydu ve en önemlisi: el yazmasının içeriği neydi? İlk sorudan başlayalım.

El yazmasının II. Rudolf’a hangi şekilde ulaştığı konusu da günümüzde netlik kazanmış değil. Bazı iddialara göre el yazması Rudolf’a, 1580’li yıllarda Prag kentini ziyaret eden İngiliz okültist ve filozofu John Dee tarafından verilmişti. Ancak yeni araştırmalar bu olasılığı desteklemiyor. Daha olası görünen bir diğer açıklama, el yazmasının Rudolph'un elçilerinden biri tarafından fark edilip alınmasından önce, bir Alman veya İtalyan manastırında saklı kaldığı şeklindedir.

Peki dokümanın gizemli yazarı Roger Bacon olabilir miydi? Son zamanlarda yürütülen bilimsel incelemeler, bu soruyu yanıtlamayı sağladı.

El yazmasının tarihlenmesi ve menşei

2009 yılında, Voynich el yazmasının parşömen kâğıdından elde edilmiş dört örnek kullanılarak, Arizona Üniversitesi'nin hızlandırıcı kütle spektrometresi laboratuvarında karbon-14 tarihlemesi yapıldı. Örnekler, eşleşen sonuçlar verdi: parşömen kağıdı, 1404 ile 1438 yılları arası üretilmişti.

Bu bulgu şu bakıma önemlidir ki, Roger Bacon'ın (1219–1292) yazarlığı kesin olarak ihtimal dışı kalmıştır. Ayrıca el yazmasının Voynich tarafından yapılmış bir sahtekârlık olma ihtimali de çürütülmüş oluyordu, zira böyle bir düzmecilik için bu kadar çok miktarda Orta Çağ parşömenini bir araya getirmek son derece zor, âdeta imkânsızdı. (Not: el yazması parşömeni, tam 14 dananın derisinden elde edilmiş.)

Ancak el yazması nerede yaratılmıştı?

Kitabın bir katlamalı sayfasının alt kısmında, 14. ve 15. yüzyıllar Kuzey İtalya kalelerini andıran, mazgallı bir kale çiziminin yer almasından dolayı, eserin Kuzey İtalya kökenli olduğu iddiası uzun süre kabul görmüştü. Kaldı ki bu açıklamanın doğruluğu konusunda ciddi şüpheler oluştu: 15. yüzyıl boyunca Kuzey İtalya bölgesinde parşömen üretiminde kullanılan başlıca malzeme, keçi derisiydi. Ancak el yazmasından alınan 10 ayrı örnek ile York Üniversitesi'nde aminoasit dizileme çalışması yapıldığında, tahmin edilenin aksine, parşömenin dana derisinden elde edildiği anlaşıldı. Demek ki el yazmasının Kuzey İtalya’da yaratılmış olması düşük bir olasılıktı; ancak öte yandan Orta Çağ’da dana derisi Kuzey Avrupa'da yaygınca kullanıldığı için, parşömenin kaynaklandığı bölgeyi net bir şekilde belirlemek mümkün olmadı.

Peki, yazılar için kullanılan mürekkep hakkında ne söylenebilirdi? Bu konuyla ilgili detaylı kimyasal analizler yapıldı, metnin demir safra mürekkebiyle yazıldığı tespit edildi. Bu mürekkebin kullanımı, hem Orta Çağ hem de Rönesans döneminde Avrupa'da yaygındı. Boyamaların pigmentlerini incelemeye yönelik multispektral görüntüleme çalışmaları da yeni ipucu vermedi. Dolayısıyla şu an için kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey, el yazması parşömeninin 1404 ile 1438 yılları arası Kuzey Avrupa'nın bir bölgesinde üretilmiş olduğudur. Ancak, küçük bir ihtimal olsa da, metnin bu dönemden daha sonra kaleme alınmış olabileceğini de göz ardı edemeyiz.

El yazması ne söylüyordu?

El yazmasının şifresini çözmeye yönelik ilk ciddi girişim Collegio Romano’da Athanasius Kircher’den gelmişti, ancak Kircher’in bu yöndeki tüm çabaları akim kalmıştı. O zamandan günümüze, kitabın içeriği hakkında çok sayıda çalışma yürütüldü—bu arada mesnetsiz spekülasyonlar, hatta bilumum komplo teorileri ortaya atıldı. Bazı kişiler el yazmasının aslında bir Orta Çağ şarlatanı ya da gizli bir filozof tarafından yaratılmış bir aldatmaca olduğunu öne sürmüş olsa da, bu tür iddiaları destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadı. Altı yüzyıllık yazıları çözmeye yönelik çalışmalar, 20. ve 21. yüzyıllarda yoğunluk kazandı.

İlk başta Voynich’in kendisi, dokümanı deşifre etmek için uğraştı. İşin zorluğunu fark edince, şifreyi çözebilecek birini bulma umuduyla 1915'te ABD’de seyahat etti (1914 yılında New York’ta bir antik kitap dükkânı açmıştı). Görüştüğü kişiler arasında, Pennsylvania Üniversitesi profesörü William Newbold vardı. Yürüttüğü incelemeler sonunda Newbold, 1920 yılında, el yazmasını Roger Bacon'ın yazdığını duyurmakla kalmadı, şifreye olası bir çözüm de sundu. Ancak çözümünün yanlış olduğu 1931 yılında Chicago Üniversitesi'nden John Matthews Manly tarafından kanıtlandı. Ayrıca, yukarıda da belirttiğimiz gibi, el yazmasının Bacon'ın eseri olamayacağını biliyoruz. Bu arada, metnin meçhul yazarının Da Vinci olduğunu ileri sürenler de oldu, ancak Da Vinci'nin 1452 yılında doğmuş olması bu olasılığı da ortadan kaldırdı.

1925 yılında John Manly, daha sonra Japonların şifresini çözecek ve böylece ABD’nin 2. Dünya Savaşı'na girmesinden önce Japonya’nın diplomatik sırlarını ifşa edecek olan ABD Ordusu kriptoloğu William Friedman ile temas kurdu. Friedman, el yazmasını deşifre etmek için on yıllarca uğraştı ve nihayetinde 1959 yılında pes etti. Friedman'a göre metin, icat edilmiş bir dilde yazılmş olabilirdi. Böyle bir şey ihtimaller dahilindedir elbette, ama ne amaçla? Kimse okuyamıyorsa, bir kitabın ne değeri olabilir ki? O sıralar İngiltere’de Alan Turing ve Bletchley Park'taki ekibi de dahil olmak üzere, profesyonel veya amatör pek çok kişi kitabın şifresini çözmeye çalıştı, ama boşuna...  El yazması, ser verip sır vermiyordu...

Bu zorlu görev, sadece kriptografi uzmanlarını meşgul etmedi, dil bilimciler de kolları sıvadı.

2014 yılında, metne eşlik eden bitki resimlerine dayanarak, el yazmasının Meksika'da ortaya çıktığını ve eski bir Aztek dilinde yazıldığını iddia eden kişiler oldu. Hatta metnin eski bir Türk dilinde yazıldığı iddiası bile ortaya atıldı. Aynı yılda Brezilyalı araştırmacıların, metnin doğal dillere özgü pek çok lengüistik kalıba sahip olduğunu keşfetmesi, el yazmasının bir muziplik, anlamsız sözlerle doldurulmuş bir belge olduğu iddiasını büyük oranda çürütmüş oldu.

2017 yılına gelindiğinde, bir tarih araştırmacısı olan Nicholas Gibbs, metnin Orta Çağ Latince tıp kitaplarından kopyalanmış, stenografik yazıyla kaleme alınmış, tıbbi tarifler içeren bir kadın sağlığı rehberi olduğu fikrini savundu. Yeni bir sonuç değildi, zira pek çok akademisyen, metnin tıbbi nitelikte olduğu konusunda zaten hemfikirdi (hatta yukarıda gördüğümüz gibi, 1639 yılında Georgius Barschius da kitabın medikal özelliğine dikkat çekmişti).

2019 yılında Bristol Üniversitesi öğretim üyesi Gerard Cheshire, el yazmasıyla ilgili bir çözüme ulaştığını ilan etti. Ona göre metin, ‘kaligrafik bir proto-Roman’ dilde, Dominiken bir rahibe tarafından Aragon Kraliçesi Kastilyalı Maria için bir referans kaynağı olarak yazılmıştı. Ancak Cheshire’ın bulguları uzmanların sayısız tepkisine yol açtı, o kadar ki üniversitesi, "dilbilim ve Orta Çağ bilimleri konularında çalışan akademisyenlerden bu araştırmanın geçerliliğine ilişkin" endişelerin dile getirildiğini ifade ederek, makaleyi yayın web sitesinden kaldırdı.

2018 yılında iki bilgisayar bilimcisi, gizemli belgeyi deşifre etmek için yapay zekâ kullandı. Yapay zekâ 380 dili yüzde 97 doğrulukla tanıyacak şekilde eğitildi. Analizlere göre, metin dilinin eski İbranice olması muhtemeldi ve kelimeler, harflerin alfabetik sıraya göre dizildiği ve sesli harflerin atlandığı ‘alfagram’lardı. Bu yaklaşımla belirledikleri kelimelerin yüzde 80'i İbranice sözlükte yer alıyordu. Ancak İbraniceden İngilizceye çeviri yazılımı, metne herhangi bir anlam kazandıramadı. 2020 yılında, Almanya’dan bir Mısır bilimci olan Rainer Hannig de, el yazması dilinin İbranice'ye dayandığı sonucuna vardığını duyurdu.

Sonuç olarak, iddiaların hiçbiri el yazmasının içeriği konusunda bir fikir birliğine varılmasına olanak sağlamadı. Günümüze dek ulaştığımız güvenilir tek bilgi, el yazmasının tıbbi ya da bilimsel nitelikte oldup, 15. yüzyılda Kuzey Avrupa’da yazılmış olduğudur.

Voynich el yazması gizemini korumaya devam ediyor ve şifresi çözülmeyi bekliyor.